• 'Akit baskını Türkiye'nin ayıbı'
  • Türk-İş'e 3 aday
  • Ahmet Kekeç, ödülünü Ahmet Kabaklı'dan aldı
  • "AB'yi konuşurken idam cezasını geçerli kılmak bir çelişkidir"
  • MHP'den Apo resti
  • "İdam tartışması Öcalan'dan sonra yapılmalı"
  • Kutan, gribal enfeksiyona yakalandı
  • H.Sami Türk: Af gündemde ama arka planda
  • Gürüz yargılanacak
  • 'Dayatma'ya devam
  • Gestapo, takipten vazgeçmiyor!
  • Kuzeydoğu sallanıyor
  • 'Kafkasya Rus toprağı değildir'


    'Akit baskını Türkiye'nin ayıbı'

    İSTANBUL

    Atatürkçü Ahmet Taner Kışlalı'nın faili meçhul bir cinayete kurban gitmesinin hemen ardından, cinayeti dindar kesime yıkma gayreti içerisine giren laikçi yazarların gazetemizi hedef göstermeleri üzerine harekete geçen emniyet kuvvetlerinin yaptığı haksız baskın, İnsan Hakları ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği'nin (Mazlum-Der) aylık faaliyet raporunda yer aldı.

    Akit'e 28 Ekim 1999 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü terörle mücadele, güvenlik şube ve özel tim ekiplerince bir hücreevine baskın yapılırcasına uygulamaya konulan panzerli baskının yanlışlığına geniş verilirken, Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Şadi Çarsancaklı, polis baskının Türkiye'nin bir ayıbı olduğuna dikkat çekti.

    Gazetemizin, yapılan bir suç duyurusu üzerine baskın ve aramaya maruz kaldığını hatırlatan Avukat Şadi Çarsancaklı, "Yüzün üzerinde polis ve panzerle gazeteye baskın düzenlenmiş olması ve hiçbir suç unsuruna rastlanmadığı halde, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karahasanoğlu ile Hukuk Müşaviri Ali İhsan Karahasanoğlu'nun gözaltına alınması, Türkiye için bir ayıptır" diyerek, demokratik hukuk devleti ve demokrasi ile hiçbir şekilde bağdaşmayan ve basın özgürlüğünü yok eden tasarrufların terk edilmesini istedi.

    DUYARLILIĞA ÇAĞRI

    Akit gazetesinin yayın politikasını tasvip etmeyenlerin tavırlarını demokratik, sivil ve meşru yöntemlerle yapmaları gerektiğini hatırlatılan raporda, "Hedef gösterme ve baskıcı yöntemlerin çığırtkanlığını yapma, kabul edilebilir bir yöntem olmadığı gibi, bu yolun ilerleyen zamanlarda kendi başlarına bela olacağı muhakkaktır. Basın özgürlüğüne ve ülkemizin insan hakları siciline leke olarak geçen bu tasarrufu kınıyoruz. Ülkemizin tüm kurum ve kuruluşlarını demokratik hukuk devletinin gereği olarak basın özgürlüğü konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz" denildi.

    Türk-İş'e 3 aday

    ANKARA

    Türk-İş'in 18. Olağan Genel Kurulu'nun 4. günkü oturumunda, komisyon raporları görüşülüyor. Bugün yapılacak seçimlerde genel başkanlık için halen Genel Başkan olan Bayram Meral, Teksif Sendikası Genel Başkanı Zeki Polat, Türkiye Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu yarışacak... Başoğlu ve Polat'ın, Meral'e nazaran daha şanslı oldukları bildiriliyor. Genel Kurul Divanı'na sunulan Bayram Meral'in listesinde Genel Sekreter adayı Tek Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Hüseyin Karakoç, Genel Mali Sekreter adayı Tes-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Genel Eğitim Sekreter adayı Salih Kılıç ve Genel Teşkilatlandırma Sekreteri adayı Türkiye Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Hüseyin Kayabaşı gösterildi.

    Zeki Polat'ın listesinde ise, Genel Sekreter adayı Türkiye Haber-İş Sendikası Genel Başkanı Cengiz Teke, Genel Mali Sekreter adayı Belediye-İş Sendikası Genel Başkan Vekili Mustafa Solmaz, Genel Eğitim Sekreter adayı Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı Ömer Çelik, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri adayı olarak da Genel Maden İş Sendikası Genel Başkanı Çetin Altun yer aldı.

    BAŞOĞLU: MAAŞ ALMAYACAĞIM

    Bu arada; bağımsız olarak Türk-İş Genel Başkanlığı'na aday olan Türkiye Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, seçilmesi halinde genel başkanlık maaşını almayacağını, bu parayı yardıma ve desteğe muhtaç öğrencilere burs olarak dağıtacağını açıkladı.

    Başoğlu, yaptığı açıklamada, genel başkan seçilmesi halinde genel başkanlık lojmanında da oturmayacağını belirterek; lojmanı kiraya vererek, gelirini Türk-İş'e aktaracağını kaydetti.

    Öte yandan; Hesap Tetkik Komisyonu raporları görüşülürken komisyon adına söz alan Sabri Keskin, Genel Eğitim Sekreteri Salih Kılıç'ın, dönemin Maliye Bakanı Aykon Doğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle ödemeye mahkum olduğu 400 milyon liranın Türk-İş hesaplarından ödendiğini ve buna muhalefet ettiklerini kaydetti. Keskin'in bu konuşması üzerine söz alan Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, Salih Kılıç'ın Asgari Ücret Tespit Komisyonu Çalışmaları sırasında, Aykon Doğan'la tartışmaya girdiğini hatırlatarak, 'Bu parayı Kılıç mı ödemeliydi, Türk-İş mi?' diye sorunca delegeler, 'Türk-İş ödemelidir' cevabını verdi.

    Bu arada, Hesap Tetkik Komisyonu sözcüsü Sabri Keskin, Türk Koop-İş Sendikası'nın Türk-İş Grev Fonu'na gönderdiği 1 milyar 700 milyon liranın fonda görülmediğini belirtirken, divanı yöneten Genel Mali Sekreter Sabri Özdeş, paranın Grev Fonu'nda bulunduğunu açıkladı.

    Ahmet Kekeç, ödülünü Ahmet Kabaklı'dan aldı

    İSTANBUL

    Tuzla Belediyesi tarafından düzenlenen "Geleneksel III. Gül Şenliği Roman Yarışması"nda dereceye giren eserlerin sahipleri, ödüllerini aldılar. Yaklaşık 50 eserin katıldığı yarışmada ilk üçe giren ve mansiyon ödülü alan yazarlara, dün Sulltanahmet'te bulunan Türk Edebyatı Vakfı'nda düzenlenen törenle ödülleri verildi. Yarışmada birinciliği, "Yağmurdan Sonra" adlı romanıyla gazetemiz yazarlarından Ahmet Kekeç, "Efendi Dayının Kozalakları" adlı romanıyla Metin Savaş ile paylaştı.

    KEKEÇ, ÖDÜLÜNÜ KABAKLI'DAN ALDI

    Türk Edebiyatı Vakfı'ndaki törende, gazetemiz yazarı Ahmet Kekeç'e ödülünü, Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Ahmet Kabaklı verdi. Mansiyon ödülüne layık görülen Ali Erkan Kavaklı da törende hazır bulundu. Törende, "Kayıplar/Kosova" isimli eseriyle Zeki Bulduk ikinci, Mehmet Uyar ise, "Gönül Yolculuğu" adlı romanlarıyla üçüncülük ödülünü alldılar.

    KABAKLI: TÜRKİYE OKUMUYOR

    Tören dolayısıyla bir konuşma yapan Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Ahmet Kabaklı, Türkiye'nin okumayan bir ülke olduğuna değinerek, bunun sorgulanması gerektiğini söyledi. Kabaklı, okuma konusunda Türkiye'nin başka ülkelerin seviyesinin altına düştüğünün bir gerçek olduğunu, bunun sorumlusunun ise, Türkiye'nin okumasıyla kendini sorumlu tutmayan yöneticiler olduğunu kaydetti.

    Gazetemiz yazarları Ahmet Kekeç ve Ali Erkan Kavaklı, ödüllerini aldıktan sonra yaptıkları konuşmada jüri heyetine ve yarışmayı düzenleyen Tuzla Belediyesi'ne teşekkür ettiler. Yarışmada birinciliği kazanan eserlere 1 milyar, ikinciliğe 750 milyon, üçüncülüğe 500 milyon, mansiyon ödülünü kazanan eserlerin sahiplerine ise 200'er milyon lira ödül verildi. Ayrıca, yarışmada dereceye girenlere plaket takdim edildi.

    "AB'yi konuşurken idam cezasını geçerli kılmak bir çelişkidir"

    ANKARA

    Başbakan Bülent Ecevit, yıllardır idam cezalarını infaz etmemenin, Türk Toplumu ve TBMM'nin idam cezasına karşı tavrını ortaya koyduğunu belirterek, 'AB'ye üyelik hakkımızı savunurken, idam cezasını Türkiye'de geçerli kılmak bir çelişkidir. İnşallah bu çelişkiyi yakında aşarız' dedi.

    Ecevit, TGRT televizyonunda 'Siyaset Vitrini' programına katılarak, gazeteci Metin Özer'in sorularını cevapladı.

    Helsinki Zirvesi öncesinde, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne aday ülke statüsü tanınıp tanınmayacağı konusunda ihtiyatlı konuşmayı tercih ettiğini belirten Ecevit, birkaç ay öncesine oranla AB içinde Türkiye'nin adaylığına duyulan isteksizliğin giderek azaldığına işaret etti. Dünyada 'Avrasyalılaşma' sürecinin başladığını, Türkiye'nin bu süreçte anahtar ülke konumunda bulunduğunu anlatan Ecevit, önce ABD'nin vardığı bu gerçeğin bilincine, AB'nin de varmaya başladığını belirtti. Ecevit şunları söyledi:

    'Onun için Türkiye'yi aday üyeliğe alma eğilimi bundan birkaç ay öncesine göre bir hayli artmış durumda. Fakat Yunanistan'ın tavrındaki belirsizlik devam ediyor. AB'de kararlar oy birliğiyle alınıyor. Yunanistan da hala bazı koşullar öne sürmekte. Biz ise adaylık konusunda herhangi bir siyasal baskıya boyun eğmeme durumundayız. O bakımdan Yunanistan'ın durumundaki bilinmezlik beni ihtiyatlı konuşmaya yöneltiyor.'

    MHP'den Apo resti

    İSTANBUL

    Başbakan Bülent Ecevit'in, "Tek başıma iktidar olsam APO'yu asmazdım" sözlerinin ardından MHP'den yeni bir koalisyon krizi doğuracak sertlikte cevap geldi. Dün partisinin İstanbul il binasında bir basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici önderliğindeki milletvekilleri, 'APO'yu savunan APO'dur' mesajı verdiler.

    İDAMA "EVET" DİYECEĞİZ

    Toplantıda konuşan Yahnici, MHP'nin Meclis'te APO'nun idamı konusunda "Evet" oyu kullanacağını söyleyerek, "Bizim tavrımız, seçim meydanlarında ve APO'nun yakalanması sırasında ne ise şimdi de odur. Meclis'te APO'nun idamına 'Evet' diyeceğiz. Fakat ülkemizi uluslararası arenada zor durumda bırakacak bir kararın alınmasında aceleci olmayacağız" dedi.

    Milliyetçi Hareket Partisi'nin Abdullah Öcalan'ın idamını istediği gerekçesiyle bazı çevrelerce 'kan içiçi vampir' gibi gösterilmeye çalışıldığını öne süren Yahnici, idam konusu TBMM gündemine geldiğinde takınılacak tavrın takdirinin Türk milletinde olduğunu söyledi.

    MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Basın Sözcüsü Şevket Bülent Yahnici, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın idam cezasının onaylanmasına ilişkin MHP'nin oyunun baştan beri 'evet' olduğunu belirterek, 'Biz kimseyi Apo asılsın veya asılmasın şeklinde karar verdi diye kınayacak değiliz. Kınama veya takdir Türk milletine aittir. Şahsım adına benim oyum evet şeklinde olacaktır' dedi.

    'APO'NUN ASILMASINA EVET'

    Daha sonra soruları yanıtlayan Yahnici, 'Öcalan'ın idamı konusunda MHP'nin genel tavrı nedir' yolundaki soru üzerine, 'Bu konuda MHP'den daha net tavır koyan bir parti var mı?' dedi.

    Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşama hakkını düzenleyen 2. maddesine imza koyduğunu, ancak ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin 6 no'lu protokole imza koymadığını belirten Yahnici, 'Türkiye, imzalamadığı bir protokole kendisini bağlayamaz' dedi.

    Kişisel olarak, her aydın ve hukukçunun bu konuyu itidalle düşünmesinden yana olduğunu ifade eden Yahnici, Avrupa Konseyi'ne taraf olan ülkeler nezdinde, 'Siz haksızsınız, biz bu işi yapacağız' demenin Türkiye'nin yargılanması sonucunu doğuracağını söyledi. Ülkenin bu konuda iki kutuba ayrıldığını, MHP'nin de 'gerici, yobaz, intikam duygusuyla dolu, (Apo asılsın) diye kan içiciliğe soyunan bir grup' gibi gösterildiğini dile getiren Yahnici, 'Avrupa bizi yargılayacaktır. Biz bunu söylüyoruz. Bu sadece MHP'nin problemi değildir, hep birlikte bunu aşmak zorundayız. Türkiye'yi peşinen yargılatacak bir noktaya gelmemeliyiz' diye konuştu. Yahnici, bir gazetecinin, 'Konu Meclis'e gelirse MHP'nin oyu evet mi olacak?' sorusuna karşılık da, 'Evet olacak diye söylüyoruz... Bu tartıya Türkiye çıkmalıdır. Herkes eteğindeki taşları dökmelidir. Biz kimseyi Apo asılsın veya asılmasın şeklinde karar verdi diye kınayacak değiliz. Kınama veya takdir Türk milletine aittir. Şahsım adına benim oyum evet şeklinde olacaktır' ifadesini kullandı.

    BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDA YİNE MUĞLAK KONUŞTULAR

    Bu arada, MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici, gazetecilerin MHP Kadın Kolları Genel Başkanı Hediye Akdere'nin başörtülü olduğu gerekçesiyle Milli Savunma Bakanlığı'na alınmamasıyla ilgili soruları da cevaplandırdı. "Hediye Akdere'nin başörtülü olarak Bakanlığa alınmamasını tasvip ediyor musunuz? Bu konuda bir girişiminiz oldu mu?" şeklindeki bir başka soruya da Yahnici, Akdere'ye sahip çıkmayarak, "MHP olarak ortada bir problem olmadığı kanaatindeyiz. Konu MKYK'da görüşülmüş ve sayın bakana bilgi verilmiştir. Hediye Akdere'ye destek verip vermeme gibi bir durum olamaz" şekinde savunma yaptı.

    ÇAKAR SERT ÇIKTI

    Basın toplantısında söz alan İstanbul Milletvekili Ahmet Çakar ise gazetecilerin, "APO'ya idam isteyecek misiniz" şeklindeki ısrarlı sorularına sinirlenerek, "APO'yu savunan APO'dur. Oyumuzun 'evet' olacağından kimse şüphe etmesin, bizden kimse vatan hainliği de beklemesin. APO asılacak iş bitecek" şeklinde konuştu. Çakar'ın ölçüyü kaçırarak basın mensuplarına karşı uygunsuz laflar sarfetmesi tepki topladı.

    DYP'NİN TEPKİSİ

    Bu arada; DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Sağlam, Yargıtay'ın, Öcalan hakkındaki ölüm cezasının onanması hükmünü, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne adaylığı konusunun görüşülmesine bir hafta 10 gün kala açıklamasını eleştirdi.

    Sağlam, 'Yargıtay'ın Öcalan ile ilgili kararı hiç olmazsa toplantıya 10-15 gün kala verilmeyebilirdi. Hangi dava Yargıtay'da bugüne kadar istediğimiz tarihte oluyor?' dedi.

    Mehmet Sağlam, DYP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, Memurların ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanmasına İlişkin Kanun'un hukuk devletine yakışır bir düzenleme olmadığını söyledi.

    "İdam tartışması Öcalan'dan sonra yapılmalı"

    ADANA

    DYP Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Söylemez, Abdullah Öcalan hakkındaki mahkeme kararının geciktirilmeden uygulanması gerektiğini belirterek, 'Apo'yu pazarlık konusu yapmak, Türkiye'nin geleceğine hakarettir' dedi. Söylemez, DYP Adana İl Örgütü'nde düzenlenen toplantıda bir partilinin, 'DYP, Apo konusunda neden sessiz kalıyor?' sorusu üzerine, teröre karşı en büyük mücadeleyi kendilerinin verdiğini belirtti. Söylemez, şöyle devam etti:

    'Teröre karşı mücadele nedeniyle ülkenin can damarı olan ekonomimiz felce uğradı. Maddi kayıpların yanı sıra birçok şehit ve gazi verdik. Adil yargıdan sonra özel muamele yapılmamalıdır. Konu TBMM'ye geldiğinde yargı kararına yönelik oy kullanacağız. Mahkeme kararı geciktirilmeden uygulanmalıdır. İdam kaldırılacaksa, bundan sonra bunu tartışmalıyız. Apo'yu pazarlık konusu yapmak, Türkiye'nin geleceğine hakarettir.

    Türkiye önemli bir terör mücadelesi yaptı. Teröristler yakalandı. Bu kişiler de cezalarını çekmelidir.'

    DEVLETİN SÖZÜ

    Yeni vergi yasasını eleştiren Söylemez, iptali için dava açtıklarını belirterek, şöyle devam etti: 'Vergi adil olmalı, kazanandan ödeme gücüne göre alınmalıdır. Yasayla iflas batağındaki birçok küçük işletme daha da zor duruma girecektir. Biz fon gelirlerinin vergilendirilmesinden yanayız. Ancak, bu ileriye yönelik hesaplanmalıdır. Devlet, fonu satarken istemediği vergiyi sonradan tahsil etmek istiyor. Devletin sözünü tutmadığı yerde kimse sözünü tutmaz, çek ve senedini ödemez.'

    Toplanacak verginin depremzedelere harcanacağı konusunda yasada bir ayrıntı bulunmadığını kaydeden Söylemez, şöyle konuştu: 'Bir ekonomi küçülürken vergi artırılmaz. Bütçü açıklarını kapatmak için ahbap-çavuş ilişkisiyle yasayı çıkardılar. Depremzedelere harcanmayacak bu vergi haksızdır. Zamanlaması yanlıştır.'

    Kutan, gribal enfeksiyona yakalandı

    ANKARA

    FP Genel Başkanı Recai Kutan, doktorunun tavsiyesi üzerine, geçirmekte olduğu gribal enfeksiyon nedeniyle dün ve bugünkü programlarını iptal etti. FP Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada; Recai Kutan'ın, dün yapılacak FP Hanımlar Komisyonu İl Başkanları Toplantısı'na katılımı ile öğleden sonra gideceği Elazığ'daki Belediye Başkanlığı ve teşkilatı ziyaretinin iptal edildiği bildirildi. Kutan'ın, bugün partisinin Elazığ İl Kongresi'ne katılımının da rahatsızlığı dolayısıyla iptal edildiği kaydedildi.

    H.Sami Türk: Af gündemde ama arka planda

    KAHRAMANMARAŞ

    Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Abdullah Öcalan hakkında verilen idam cezasına ilişkin olarak iç hukuk yollarının tamamen bitmediğini söyledi. Türk, Kahramanmaraş'ta gazetecilerin sorularını cevaplarken, Apo'nun Türk adaleti tarafından yargılanarak cezalandırıldığını, verilen cezanın da Yargıtay tarafından onandığını hatırlattı.

    Sanık ve müvekkillerinin, 1 aylık süre içinde 'karar düzeltme' talebinde bulunabileceklerini ifade eden Türk, 'Biz, 1 aylık bu süreyi bekleyeceğiz' diye konuştu. Türk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, idam cezasının infaz edilmemesi için gerekli her türlü tedbirin alınması talebinde bulunduğunun hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:

    'Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu istemini değerlendirmeyi uygun görmüyoruz. Önce iç hukuk yolları tamamen bitmeli. Çünkü Yargıtay Başsavcısı, karar düzeltme istemini yerinde görürse, konuyu Yargıtay'ın ilgili dairesine gönderecek, uygun görmediği takdirde ise reddedecektir. Adalet Bakanlığı'nın görevi, onanmış dosya kendisine ulaştığında, TBMM'ye intikali için Başbakanlık'a sunmaktır. İşte bu aşamada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına ilişkin olarak bir değerlendirme yapılacaktır.' Bakan Türk, bir başka soru üzerine, tutuklu ve hükümlülerle ailelerinin af beklentisi içinde olduklarını bildiklerini kaydederek, 'Af gündemde, ama yeni bazı önemli gelişmeler nedeniyle arka planda kaldı' diye konuştu.

    Türk, siyasi mahkumların cezaevlerinde örgütlenmelerinin önüne geçilmesi için 'F tipi cezaevi' modeli üzerinde durduklarını da belirtti.

    Gürüz yargılanacak

    İSTANBUL

    Meclis YÖK Araştırma Komisyonu Sözcüsü MHP'li Bozkurt Yaşar Öztürk, Kemal Gürüz yönetimindeki YÖK'te yaşanan yolsuzluklar ile ilgili oluşturulan komisyona belge ve bilgi yağdığını, komisyonun çalışmalarına yeni başlamasına rağmen eldeki belgelerden kurumda çeşitli yolsuzluklar yapıldığını gördüklerini, tespit edilen yolsuzlukları belgeleriyle birlikte savcılığa rapor ettireceklerin kaydetti.

    KOMİSYONA BELGE YAĞIYOR

    Bozkurt Yaşar Öztürk, 3 Ağustos 1999 günü oluşturulan YÖK Araştırma Komisyonu'nun çalışmaları hakkında basın mensuplarına bilgi verdi. YÖK Başkanı Gürüz'ün görev süresinin dolduğu şu günlerde, MHP Elazığ Milletvekili Doç.Dr. Mustafa Gül başkanlığında 13 milletvekilinden oluşan YÖK Araştırma Komisyonu'nun YÖK'te yapıldığı ileri sürülen usulsüzlükler ile ilgili çalışmalarını bütün hızıyla sürdürdüğünü kaydeden Bozkurt Yaşar Öztürk, "Şimdiden çeşitli belge ve bilgiye ulaştık. Eldeki belgeler yolsuzluk yapıldığını gösteriyor. Komisyona da belge ve bilgi yağıyor. Özellikle İstanbul Üniversitesi'ndeki usulsüzlükleri göz ardı etmek mümkün değil. Fakat şu an belgelerin içeriği hakkında bilgi vermem mümkün değil. Yaptığımız araştırmaların sonuçlarını hem adli makamlara hem de gerekirse Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne rapor halinde sunacağız"dedi. Öztürk, sadece YÖK Başkanlığı'nın değil, YÖK'e bağlı çeşitli kurum ve kuruluşların da araştırıldığını bildirdi.

    Öztürk, araştırmaların MHP'nin yolsuzluklarla mücadele konusunda verdiği söze binaen 33 MHP milletvekilinin isteği ve diğer partilerin de olur vermesi sayesinde ittifak haliinde yapıldığını kaydetti. Kemal Gürüz'ün yeniden YÖK Başkanlığı ile görevlendirilmesini MHP olarak doğru bulup bulmadıkları yolunda bir soruyu cevaplandıran Öztürk, "Kemal Gürüz'ün yeniden bu göreve atanmasına MHP olarak taraftar değiliz" cevabını verdi. Araştırma Komisyonu'nun çalışmalarının sürdüğü sırada, Gürüz'ün göreve yeniden atamasının yapılması durumunda neler yaşanabileceği sorulan Bozkurt Yaşar Öztürk, "Biz millet adına YÖK'te yapılan yolsuzlukları araştırmakla görevlendirildik. Yaptığımız iş, varsa yapılan yolsuzlukları ortaya çıkarmak olacaktır. Gürüz ister yeniden bu göreve atansın, ister atanmasın, bizim çalışmalarımız bütün kararlılığı ile devam edecektir. Kemal Gürüz yeniden bu göreve atansa da yolsuzluk iddialarının peşini bırakmayacağız. Gürüz'ün yeniden atanması, araştırmalarımıza engel teşkil etmez" şeklinde konuştu.

    YÖK Araştırma Komisyonu'nun, yeni YÖK yasası konusunda da çalışma yapacağını ifade eden Bozkurt Yaşar Öztürk, "Aksaklıklar ve yolsuzluklar ortaya konduktan sonra yeni bir YÖK yasası, tavsiye babında TBMM'ye sunulacak. Bu tavsiye yasasında, özellikle YÖK Başkanı'nın Cumhurbaşkanı tarafından seçilerek Meclis denetimi dışında tutulması konusunda çalışma yapılacak" dedi.

    'Dayatma'ya devam

    ANKARA/İSTANBUL

    Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, dayatmacı tasarrufları ve yolsuzlukları ile bilinen ve görev süresi yarın dolacak olan YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ü, YÖK üyeliğine tekrar seçti.YÖK başkanlığı için düğüm ise yarın çözülecek. Demirel, Pazartesi vereceği kararla isterse Gürüz'ü tekrar başkan seçebilir.

    Cumhurbaşkanı'nın dünkü tasarrufu ile, Kemal Gürüz, Pazartesi yeniden başkan seçilse de seçilmese de YÖK'teki hanedanlığını ve etkisini bir 4 yıl daha sürdürme imkanına kavuşmuş oldu.

    YÖK başkanlığına kimin seçileceği yönündeki tartışmalar durulmak bilmezken, Kemal Gürüz'ün yerine kimin atanacağı merak ediliyor. TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi FP'li Mehmet Çiçek, YÖK başkanlığına Kemal Gürüz'ün tekrar seçilmesinin bilime vurulmuş en büyük darbe olacağını kaydederek, "Kemal Gürüz, icraatlarıyla sabıkasını ispat etmiş bir yöneticidir. Başörtüsü yasağı yüzünden okul kapılarında bekletilen binlerce öğrenci de, üniversitelerdeki baskılardan sıkılarak istifa eden öğretim üyeleri de hep Kemal Gürüz'ün eseridir" dedi.

    "Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Kemal Gürüz'ü tekrar görevlendirmesi bilim yuvalarındaki kavgaların devamı anlamı taşır" diyen Yozgat Millletvekil Çiçek, Gürüz yerine üniversiteleri bilim yuvası gibi yönetecek bir idarecinin atanması gerektiğini kaydetti.Çiçek, YÖK başkanlığına tekrar Kemal Gürüz'ün seçilip seçilmemesinde MHP'nin takınacağı tavrın büyük önem arzettiğini ifade ederek şu şekilde konuştu: "MHP seçimlerden önce YÖK ve Kemal Gürüz hakkındaki ortaya koyduğu tavrını şimdi de sürdürürse, Cumhurbaşkanının Gürüz'ü tekrar görevlendirmesi zor olur. Üstelik YÖK'ü yönetebilecek kapasitede binlerce profesörümüz de mevcut."

    Kemal Gürüz'ün YÖK başkanlığına seçilip seçilmemesinin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nu da etkileyeceğini söyleyen Çiçek, Kemal Alemdaroğlu hakkında Maliye ve Sayıştay Denetçileri tarafından hazırlanan raporların da soruşturma şekline dönüşebileceğini vurguladı. Çiçek, "Kemal Alemdaroğlu hakkındaki iddialar ve bu iddialar üzerine hazırlanan raporların YÖK'te bekletildiği herkesin malumu. YÖK başkanlığına ideoloji yerine bilime ve dürüstlüğe değer veren br yönetici gelirse bu dosyalar da ortaya çıkar. Üstelik YÖK başkanlığına bilime değer veren üniversiteleri üniversitesi gibi yöneten bir insanın gelmesi, YÖK sistemindeki aksaklıkların da özgür bir ortamda tartışılmasını beraberinde getirir" dedi.

    ÖĞRETİM ÜYELERİ DE KARŞI

    Bilindiği gibi YÖK başkanlığına tekrar Kemal Gürüz'ün seçilmesine öğretim üyeleri ve eğitimle ilgili sendika başkanları da karşı çıkıyor. İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu haricindeki yaklaşık 20 rektörün de Cumhurbaşkanından YÖK başkanlığına Kemal Gürüz'ün seçilmemesi ricasında bulunduğu iddia edildi.

    Gestapo, takipten vazgeçmiyor!

    ANKARA

    Hükümetin DSP kanadı tarafından hazırlanıp Anayasa Komisyonu'na sevkedilen ve burada yoğun tartışmalar sonucu reddedilen yurtdışına çıkan öğrencilerin buralarda takibini öngören kanun teklifine tepkiler derinleşiyor.

    DSP İKİNCİ KARTINI OYNAYACAK

    Yurtdışına çıkan öğrencilerin MİT ve MGK tarafından takibini öngören kanun tasarısına, Anayasa Komisyonu'nda sadece DSP sahip çıkmış ve hükümetin diğer ortakları ile birlikte FP ve DYP'den oluşan blok, gestapo tasarısını reddetmişti. Şimdi aynı kanun tasarısını DSP grubu Milli Eğitim Komisyonu'na getirmeye çalışıyor.Dayatmacıların akıl almaz icraatlarının son versiyonu olan, yabancı ülkelerdeki Türk öğrencilerin takibini öngören özel kurul önerisi, Milli Eğitim eski Bakanı Mehmet Sağlam'ın da sert tepkisine neden oldu. Sağlam, getirilmek istenen kanunun, yıllardır kapısında beklenen AB'nin eğitim anlayışına da aykırı olduğunu belirterek, "Bunu yapmak isteyenler Türkiye'yi 1929 öncesine götürmek istiyorlar" dedi.

    EĞİTİMDE İSTİBDAT DÖNEMİ BAŞLATILMAK İSTENİYOR

    Sağlam, yaptığı açıklamada, ilk olarak Mesut Yılmaz Başbakanlığı'nda ki 55. hükümet tarafından teklif edilen, ancak kabul edilmeyen kanunun, devlet tarafından yurt dışına gönderilecek öğrencilerin sınav sonrası bu kurulun izin vermesi ve yurt dışındaki üniversiteler ile Türkiye'deki üniversiteler arasındaki denkliği verecek kurul getirdiğini kaydetti. Kurulun, MİT Müsteşarlığı, MGK Genel Sekreterliği, Milli Savunma Müsteşarlığı, İçişleri Müsteşarlığı, Dışişleri Müsteşarlığı, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşacağını hatırlatan Sağlam, "Bu kurulda eğitimle ilgili sadece YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı temsilcileri bulunacak. Bu kuruldan eğitimle ilgili nasıl doğru kararların çıkması beklenebilir. Bu kurul üniversiteler arası denkliği nasıl belirler? Bu üniversitelere sorulur, oradan gelen cevaplara göre hazırlanırdı. Şimdi bu kuruldan bu işi yapmalarını bekliyorsunuz. Bu olacak şey değil" şeklinde konuştu.

    KANUNA YARGI YOLU DA KAPALI

    Sağlam, MİT Müsteşarlığı, MGK Genel Sekreterliği, Milli Savunma Müsteşarlığı, İçişleri Müsteşarlığı, Dışişleri Müsteşarlığı, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşacak olan bu özel kurulun, yargı denetimine de kapalı olmasının öngörüldüğünü belirterek, "Kurul'un organik olarak nereye bağlı olduğu da belli değil" dedi.

    Kuzeydoğu sallanıyor

    ERZURUM

    Kuzeydoğu sınırında önceki gün saat 19.07'de meydana gelen 4.8 büyüklüğündeki depremden sonra; dün sabaha kadar 34 artçı deprem meydana geldiği bildirildi. Depremde önceki gün 1 kişi öldü, 10'a yakın vatandaş da yaralandı. Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Yrd.Doç.Dr. Salih Bayraktutan, Doğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Karadeniz'de de hissedilen depreme ilişkin yaptığı açıklamada, bölgede sismik bir deprem fırtınası başladığını belirterek, 19.07'den dün sabah saat 09.00'a kadar aletsel büyüklüğü 4.2 ile 3.7 arasında 34 artçı deprem meydana geldiğini bildirdi.

    Bayraktutan; depremin, 1983 Horasan depreminin devamı olduğunu, 1983'de oluşan ve kuzeydoğuya devam eden uzantısında meydana geldiğini, Posof'tan Erzincan'a kadar olan 500 kilometrelik bir alanda hissedildiğini belirtti.

    'YAŞANAN DEPREM OLUMLU...'

    Yrd.Doç.Dr. Bayraktutan, bölgesindeki vatandaşların rahat olmaları ve endişeye kapılmamaları gerektiğine dikkati çekerek, şunları söyledi: 'Depremin sevindiriciliği olmaz, ama yaşanan deprem sevindirici ve olumlu. 4.8 büyüklüğündeki deprem, yeraltındaki enerjiyi azaltması açısından olumlu. Nihayet bu enerji dışarı çıktı. Bu sismik fırtına bir müddet daha devam edecektir. Ancak küçük çaplı depremlerden korkulmaması gerekir ve korkulacak bir şey yok.'

    1 KİŞİ ÖLDÜ

    Doğu Anadolu Bölgesi'nde önceki gün saat 19.07'de meydana gelen ve Erzurum'un Şenkaya ilçesinde etkili olan depremde hasar gören 4 köyde hasar tespit çalışması başlatıldı; depremde İsmet Bülbül adlı bir vatandaşın öldüğü, yaralanan 6 kişinin Erzurum'daki hastanelerde tedavi altına alındığı bildirildi.

    Erzurum Valisi Derya Kadıoğlu'ndan alınan bilgiye göre; depremden sonra başlatılan taramalarda, depremin merkez üssü olan Erzurum'un Şenkaya ilçesi Gaziler, Göreşken, Bereket ve Kireçli köylerinde hasar meydana geldi.

    Vali Kadıoğlu, depremde bir vatandaşın öldüğünü, yaralanan 6 vatandaşın da Erzurum'daki hastanelerde tedavi altına alındığını bildirdi.

    Deprem bölgesi Şenkaya ve köylerinde incelemelerde bulunmak üzere yöreye giden Vali Kadıoğlu, oluşturulan hasar tespit komisyonunun, Gaziler, Göreşken, Bereket ve Kireçli köylerinde çalışmalara başladığını, Çatalelma, Esenyurt, İçmesu ve Şenpınar köylerine de bu sabah ulaşıldığını belirterek, yalnız Kürkçü köyüne ulaşılamadığını, ekiplerin bu köye gitmek için yolda olduklarını söyledi.

    Deprem nedeniyle bölgedeki bazı köy yollarının tahrip olduğunu belirten Kadıoğlu, heyelan dolayısıyla Gaziler-Göreşken köy yolunun ulaşıma kapandığını, yolun yeniden ulaşıma açılması için, ekiplerin çalışmalarını aralıksız sürdürdüğünü bildirdi.

    'YARALAR SARILACAK'

    Erzurum Valisi Kadıoğlu, büyük olarak nitelendirilen ve Şenkaya ile Oltu ilçesinde etkili olan depremin ucuz atlatılmasının sevindirici olduğunu belirterek, 'Bölgede anında hasar tespit çalışmaları başlatıldı. Vatandaşların isteği doğrultusunda gerekenler yapılacak. Varsa, yaramız en kısa sürede sarılacaktır' dedi.

    DEPREMZEDELERİN İSTEĞİ

    Öte yandan; Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi'nce aletsel büyüklüğü 4.8 olarak ölçülen depremden en çok etkilenen ve özellikle hayvan barınakları kullanılmaz hale gelen Gaziler, Göreşken, Bereket ve Kireçli köyündeki vatandaşlar, yetkililerden bazı isteklerde bulundular.

    Köylüler, depremde büyük ve küçükbaş hayvan barınaklarının yıkılması yüzünden hayvanların dışarıda kaldığını, iklim koşulları da göz önünde bulundurularak, Erzurum'da et kombinasının, hayvanlarını peşin almasını istediler. Köylüler, ayrıca 4 köyde özellikle çamurdan konutlarda hasar olduğunu, bu nedenle açıkta kalan köylülere çadır ve battaniye verilmesinin faydalı olacağını bildirdiler. Öte yandan; Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, depremin aletsel büyüklüğünü 5.5 olarak açıklamıştı.

    340 ÇADIR GÖNDERİLDİ

    Bu arada; Başbakan Bülent Ecevit, önceki akşam Horasan'da meydana gelen deprem dolayısıyla, Erzurum ve Kars Valiliği emrine 340 çadır gönderileceğini bildirdi.

    Ecevit, Başbakanlık'ta yaptığı açıklamada, Horasan'da meydana gelen 5.5 şiddetindeki depremle ilgili olarak Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi'nce tespit edilen bilgileri aktardı.

    Ecevit, deprem dolayısıyla Erzurum'un Şenkaya ilçesine bağlı Göreşken köyünde bazı ev ve hayvan barınaklarının yıkıldığını, 1 vatandaşın hayatını kaybettiğini ve 2 kişinin de yaralandığını bildirdi.

    Kars'ın Sarıkamış ilçesine bağlı Yeniköy'de de 340 civarındaki evin çatı ve duvarlarının çatladığını bildiren Ecevit, depremin Iğdır ve Ardahan'da herhangi bir hasara yol açmadığını bildirdi.

    Ecevit, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi'nce kış koşullarına en uygun çadır olan 'Mehmetçik' çadırından Erzurum'a 100, Kars'a 50 çadır gönderilmesi için gerekli önlemlerin alındığını belirtti.

    Kızılay'ın da, İzmit Cengiz Topel Havaalanı'ndan Erzurum'a 150, Kars'a da 40 çadır gönderilmek üzere gereken hazırlığı yaptığını ifade eden Ecevit, 'Depremzedelerin ihtiyaçlarının karşılanması için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndan ilgili valiliklere gereken miktarda ödenek gönderilmektedir' dedi.

    Evleri ve avluları hasar gören köylülerin, depremin yol açtığı tahribat dolayısıyla hayvanlarını barındıramayacakları göz önüne alınarak, bu hayvanların devlet tarafından alınması yönünde talepte bulunduklarını bildiren Ecevit, 'Bu konuda da gerekli tedirleri alıyoruz. En kısa zamanda köylülerimizin bu isteğini yerine getireceğiz' dedi.

    3 DEPREM DAHA

    Öte yandan; Marmara Denizi ve Sarıkamış'ta önceki akşamdan bu yana 3 deprem meydana geldi.

    Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden alınan bilgiye göre; merkez üssü Tekirdağ açıklarında önceki gün saat 23.15 ve dün saat 03.31'de 2.9 büyüklüğünde 2 sarsıntı kaydedildi.

    Ayrıca, merkez üssü Horasan-Sarıkamış'ta, önceki gün saat 23.33'te, 3.6 büyüklüğünde bir deprem oldu.

    Rasathane yetkilileri, sarsıntıların 'bağımsız depremler' olduğunu kaydettiler.

    'Kafkasya Rus toprağı değildir'

    TRABZON

    Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Kafkas dağlarında hürriyet güneşinin söndürülmek istendiğini belirterek, 'Kafkasya, hiçbir zaman Rus toprağı olmamıştır' dedi.

    Yazıcıoğlu, BBP Trabzon il örgütünün Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi'ndeki 4. Olağan Kongresi'nde, Çeçenistan'ın, 400 yıldır Rusya'ya karşı bağımsızlık mücadelesi sürdürdüğünü söyledi. Yazıcıoğlu, şöyle devam etti:

    'Bizim tarihi bilgilerimize göre, Kafkasya hiçbir zaman Rus toprağı olmamıştır. Sinevizyonda izledik: Parçalanmış cesetler, yan yana dizilmiş bebek cesetleri. Kim burada terörist? Rusya... Bizim başbakanımız gidiyor, Rusya'da Ruslar ile terörle mücadele anlaşması imzalıyor ve 'Çeçenistan, Rusya'nın iç işleridir' diyor. Dolaylı olarak Kafkasya, Rusya'nın toprağı kabul edilmiş oluyor. Ama Kafkas oyunları oynayarak yetişmiş bir gençliğin mücadelesinin mirasına konmuş bu iktidarın ortağı, bütün bunlar karşısında ses etmiyor, hatta varlığından bile haberdar olmuyor.

    Kafkas dağlarının hürriyet güneşi söndürülmek isteniyor. Biz, tarihimize utanarak bakmak istemiyoruz, ama ne yazık ki bu hükümet sayesinde, tarihimizin bir dönemine utanarak bakacağım.'

    'İKİNCİ DEPREMİN YIKINTILARI ARASINDA YÜZDE 15 ZAM'

    Yazıcıoğlu, deprem gibi büyük bir felaketin yaralarının sarılması gereken bir yerde, enkazın altından feryatlar yükseldiği anda, deprem bölgesinde olması gereken bakan ve milletvekillerinin sabaha kadar çalışıp uluslararası tahkim yasasını çıkardıklarını söyledi.

    Yazıcıoğlu, şöyle konuştu:

    'Sabaha kadar çalışıp emeklilik yaşını yükselterek, mezarda emeklilik kanunu çıkardılar. Memur, işçi, emekli yürüyüş yapamadı. (Orada can pazarı varken ben burada yaş sınırı için yürüsem ayıp olur) deyip tepkisini göstermedi, ama bunlar utanmadı. Utanıp sokakta yürüyemeyen emeklimizin mezarda emeklilik, yaş kanununu çıkardılar. Onlar 2. depremin meydana getirdiği yıkıntılar arasında, memurumuza yüzde 15 maaşı dayattılar.'