• Bakırköy İHL'de karma eğitim kepazeliği!
  • Meclis, onur sınavında
  • RTÜK, yine ceza yağdırdı
  • Kesintisiz eğitim istenen düzeyde yürümüyor
  • FP'den 5 ikaz
  • Düzce il oldu
  • Çağlar'ın ifadesi İstanbul'da
  • UNICE'den Türkiye'nin AB adaylığına tam destek
  • Lavabocu DSP!
  • DTP: Ek vergi evlere şenlik!
  • ANAP'ta 13 il feshedildi
  • BBP: Nükleer santral şart
  • CHP: Hükümet dargelirlileri daha da ezdi
  • DYP: Vatandaşın sabrını zorluyorlar
  • Usulsüzlüğe DSP kılıfı
  • MHP'li Başkan'a Yazıcıoğlu sahip çıktı
  • Hakaretin yolu açıldı
  • Evren: Çevik Bir'in zamanlaması yanlış


    Bakırköy İHL'de karma eğitim kepazeliği!

    İSTANBUL

    Bakırköy İmam Hatip Lisesi'nde uygulamaya başlanan karma eğitime, İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) ile öğrenci velilerinden sert tepki geldi. Veliler, kız öğrencilerle erkeklerin bir arada okumaları için polisin okulun koridorlarına kadar girdiğini ifade ederken; ÖNDER Bakırköy Şube Başkanı Hacı Sürmeneli, Bakırköy'ün pilot bölge seçildiğini, bununla yapılmak istenenin eğitim kalitesini ve başarı grafiğini düşürerek, toplumsal talebi daraltmak olduğunu söyledi. Sürmeneli, karma eğitim uygulamasının eğitim kalitesini yükselttiğini veya etkilemeyeceğini düşünenlere, Galatasaray Lisesi'nde karma eğitime karşı verilen mücadeleyi hatırlatarak, kendilerinin de bu konuda sonuna kadar mücadele edeceklerini belirtti.

    ÖNDER Bakırköy Şube Başkanı Hacı Sürmeneli, dün dernek binasında öğrenci velileriyle birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek, keyfiliğe son verilmesi çağrısında bulundu. Karma eğitimin sadece Bakırköy İmam Hatip Lisesi'nde uygulanmaya başladığına dikkat çeken Sürmeneli, sorumlunun Bakırköy'e yeni atanan Milli Eğitim Müdürü Hasan Yıldız olduğunu ve Yıldız'ın Sultanbeyli'de yapamadığını Bakırköy'de başarmaya çalıştığını kaydetti. "Toplum olarak büyük ve derin bir hüzün bulutu içinde gönüllerin katmer katmer süzüldüğü bu günlerde, birleşen gönüllere ayrık otları ekme çalışmaları yeni boyutlar kazanmaya başlamıştır" diyen Hacı Sürmeneli, yıllarca planlı bir süreç içerisinde yürütülmeye çalışılan karanlık amacın son perdelerinin sahneye konulduğunu vurguladı. Sürmeneli, söz konusu sürecin belli bir toplumsal ihtiyaca göre açılan, belirli bir dini perspektife sahip eğitim anlayışı ve öğretisi olan İmam Hatip okullarında 'Karma Sisteme' geçiş süreci olarak değerlendirerek, şöyle devam etti:

    "1 Aralık 1999 tarihinde bir devlet görevlisinin ilçemizde aldığı keyfi kararla uygulamaya çalışılan bu süreçte, süreci destekleyici tüm faktörler devreye girmiş, uygulamanın sahnelendiği Bakırköy İmam Hatip Lisesi'nde okulun her bir tarafı polis gözetimi altına alınmış ve inanılmaz faşizan uygulamalarla, baskı, hakaret, taciz ve öğrencilerin koridordan polis zoruyla sınıflara tıkılması şeklinde öğrenciler bu uygulamaya boyun eğmeye zorlanmıştır. Bu taarruzun AGİT sonrasına denk gelmesi ayrıca düşündürücü bir olay olup, ortaya çıkan pembe hayallerin ne kadar gerçeği yansıttığını da göstermiştir."

    Daha önceki aşamalarda talep azaltıcı ve caydırıcı bir kararlar silsilesi ile etkinlik alanı daraltılan, eğitim kalitesi düşürülmeye çalışılan İmam Hatip okullarının bu cendere ile iyice sıkılmaya çalışıldığını anlatan Sürmeneli, bilimsel hiçbir geçerliliği olmayan ve sırf sığ görüşlü bir çağdaşlık kavramı adına uygulamaya çalışılan söz konusu uygulamayla üç şeyin amaçlandığını ifade ederek, "Karma sistemle yapılmak istenen, İmam Hatip okullarını temel misyonundan, varoluş nedenlerinden uzaklaştırmak ve bu okullarda dejenerasyon sürecini hızlandırmak; eğitim kalitesini ve başarı grafiğini düşürerek, toplumsal talebi daraltmak ve ülke meseleler yumağı içerisinde sarmal bir halde iken başarısız yöneticilere ve devleti sömürenlere yönlenmiş olan toplumsal tepkileri farklı yerlere yönlendirerek provokasyonla gündem değiştirmek" şeklinde konuştu. Öğrenci velilerine de seslenen Sürmeneli, sözlerini şöyle tamamladı: "Çocuklarınızı ne için, hangi amaç ve idealle bu okullara verdiğinizi bir kere daha hatırlayınız. Bizler onurlu yaşamanın en büyük erdem olduğuna inanan bir misyonun temsilcileri olarak bu uğurda özgür ve demokratik mücadelemiz, bizim, sizin ve çocuklarınız için daima sürecektir. Sizden istediğimiz, hayalleriniz ve ideallerinizin peşinde koşmanız ve onlara sahip çıkmanızdır."


    Meclis, onur sınavında

    İSTANBUL

    Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından kaçak olduğu belirtilmesine rağmen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in açılışını gerçekleştirdiği Koç Üniversitesi'nin meşruiyet kazanması için hazırlanan ve Plan Bütçe Komisyonu'nda görüşülen kanun metnine tepkiler dinmek bilmiyor.

    ÖNCE DEMİREL ŞİMDİ DE ECEVİT

    Orman Kanunu'nun 17. Maddesine aykırı olarak Sarıyer Rumelifeneri Mavramoloz Mevkii'nde binlerce ağaç katledilerek kurulan Koç Üniversitesi'ne meşruiyet kazandırılmak için hazırlanan kanun tasarısının Ecevit hükümeti tarafından Meclis'e sevkedilmesi başta Fazilet Partisi olmak üzere DSP haricindeki bütün partilerin tepkisini çekti. Danıştay Kararına rağmen Ecevit hükümeti tarafından Koç Holding'e meşruiyet kazandırılması çalışması "Koç yasaları hiçe sayarcasına binlerce ağacı katlederek üniversiteyi kurdu, Cumhurbaşkanı da açılışını yaptı. İşe meşruiyet kazandırılması görevi de Ecevit'e verildi. Ecevit de bu işteki sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyor" yorumlarını beraberinde getirdi.

    "MECLİS, KOÇ'UN DEĞİL, MİLLETİN EMRİNDEDİR"

    TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda Koç Üniversitesi'yle ilgili kanun tasarısına en çok tepki gösteren FP Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen, Meclis'in onur sınavında olduğunu belirterek, "Hazine arazileri birilerine peşkeş çekiliyor, daha sonra da bunu meşrulaştırma görevi Meclis'e ihale ediliyor. TBMM olarak bunlara izin vermememiz asli görevlerimiz arasındadır. Meclis, Koç Holding'in değil, milletin emrinde olmak zorundadır" dedi.

    Ergezen, Koç Üniversitesi haricinde diğer vakıf üniversitelerinin de mercek altına alındığını kaydederek, şeklinde konuştu; "Koç Üniversitesi'nin yanısıra diğer üniversitelerin de bazılarında hazine arazilerinin peşkeş çekilmesi durumu var. Bunların araştırılması için alt komisyon kurulmasına karar verildi. Alt Komisyon YÖK'ten gelen bilgiler doğrultusunda Hazine arazilerine kurulan diğer vakıf üniversitelerini de inceleme altına alacak"

    "Milletvekillerine zorbalığı meşrulaştırma görevi veriliyor" diyen Ergezen, Koç Üniversitesi'nin yargı kararlarına rağmen Meclis eliyle meşrulaştırılmasına çalışıldığını kaydetti.


    RTÜK, yine ceza yağdırdı

    ANKARA

    Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), İstanbul'da yayın yapan kuruluşlardan Radyo Nur'a 90 gün, Marmara FM'e de 1 gün süreyle yayın durdurma cezası verdi.

    RTÜK Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Kurul'un 2 Aralık 1999 tarihli toplantısında, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun'un çeşitli maddelerine aykırı yayın yapan kuruluşlarla ilgili izleme raporlarını inceleyerek, karara bağladığı belirtildi.

    Açıklamada, İstanbul'da yayın yapan kuruluşlardan Radyo Nur'un, 3984 sayılı Yasa'nın "Anayasa'nın genel esaslar kısmında yer alan ilkelere, demokratik kurallara ve kişi haklarına" ilişkin (c) bendini ihlal ettiği gerekçesiyle 90 gün, Marmara FM'in de "Toplumu şiddet, terör ve etkin ayrımcılığa sevke eden ve topulmda nefret duyguları oluşturacak yayınlara imkan verilmemesi"ne ilişkin (g) bendini ihlal ettiği gerekçesiyle 1 gün süreyle yayınının durdurulmasına karar verildiği bildirildi.

    Kurul, 3984 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin çeşitli fıkralarını ihlal eden yayın kuruluşları Üsküdar FM, Channel Malatya ve Özel FM'in de uyarılmasını kararlaştırdı.


    Kesintisiz eğitim istenen düzeyde yürümüyor

    BİNGÖL

    Bingöl Valisi Tamer Ersoy, '8 yıllık kesintisiz temel eğitim uygulaması derslik ve pansiyon yetersizliği nedeniyle istenilen seviyede yürümüyor' dedi.

    Vali Ersoy, Rekabet Kurulu Lisesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, 8 yıllık kesintisiz temel eğitim sisteminin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için merkezi yerleşim birimlerine, Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ve Parasız Yatılı İlköğretim Okulları yapılması gerektiğini belirtti.

    Sınıf mevcutlarının en az 30 kişiye düşürülmesine, böylelikle eğitim-öğretim kapasitesinin yükseltilebileceğine işaret eden Vali Ersoy, şunları söyledi:

    '8 yıllık zorunlu eğitim, derslik ve pansiyon yetersizliği nedeniyle istenilen seviyeye gelmedi. Eğitim ve öğretimin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için merkezi yerleşim birimlerine yatılı bölge okulları yapılması gerekir. Bingöl Valiliği olarak bu konuda taslak planlar hazırladık. Sınıf mevcutları en az mevcutlarını 30'a düşürerek eğitim ve öğretim kalitesini yükseltmeliyiz.'

    Rekabet Kurulu'nun kendi adını verdiği ve 10 bin metrekare alana inşaa edilen lise, 21 derslikten oluşuyor.


    FP'den 5 ikaz

    ANKARA

    FP Genel Başkan Yardımcısı Veysel Candan, Abdullah Öcalan hakkında Türk yargısındaki süreç tamamlandıktan sonra konu TBMM'ye getirilerek, gerekenin yapılması gerektiğini söyledi.

    Candan, FP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, çeşitli konulara ilişkin görüşlerini açıkladı.

    Türkiye'de bir enerji sorunu bulunduğunu, bu sorunun hükümetlerden bağımsız milli bir enerji politikası bulunmamasından kaynaklandığını kaydeden Candan, enerji konusunda DPT'nin hesaplarıyla siyasilerin ileriye dönük yaklaşımlarının farklı olduğunu belirtti.

    Doğalgazda geçtiğimiz günlerde yaşanan sıkıntının Rusya'nın "şantajından" kaynaklandığını söyleyen Candan, "Türkiye enerji konusunda milli bir politika oluşturmalı ve buna hükümetler müdahale etmemelidir" dedi.

    Türkiye'nin Mavi Akım Projesi'yle doğalgazda ve enerjide yüzde 62 oranında Rusya'ya bağımlı hale geleceğini söyleyen Candan, enerjide çeşitliliğin sağlanması gerektiğini ve tek ülkeye bağımlı hale gelinmemesinin önemine işaret etti. Candan, şöyle konuştu:

    "Bu projeyle BOTAŞ devre dışı bırakılıyor. Rus GASPROM ve Türk ortakları şirketlere Mavi Akım Projesi'yle 323 milyon dolar verilecek. Devletin bu işten zararı 129 milyon dolardır. Bu şirkete usulsüz olarak 1-2 yıl önce 52 milyon dolar avans verildi. Türkmen gazı daha ucuzdur. Biz BOTAŞ'ın özelleştirme girişimleriyle bu Mavi Akım arasında bağlantı bulunduğuna inanıyoruz."

    Candan, nükleer santralların yapımına karşı olmadıklarını da ifade etti.

    AİHM ÇİFTE STANDART UYGULUYOR

    FP Genel Başkan Yardımcısı Candan, deprem vergisinin bütçe açıklarını kapatmaya yönelik olduğunu söyledi. Rantiyeden ilk defa vergi alınacağı iddialarının doğru olmadığını kaydeden Candan, "Çünkü hazine bonosunun faiz oranları önümüzdeki günlerde 10-20 puan yükselecek. Böylece oradan aldıklarını yine onlara aktaracaklar. Getirilen deprem vergisi bir haraçtır, gasptır" diye konuştu.

    Deprem bölgesinde öngörülen 26 bin prefabrik konuttan sadece 5-6 bininin bitirildiğini söyleyen Candan, deprem bölgesinde ANAP ve MHP'lilere ihaleler verildiğini ifade etti. Candan, "Bakan, prefabrik şov yapıyor" dedi.

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Apo hakkında verdiği "ihtiyati tedbir" kararını da eleştiren FP'li Candan, "AİHM, Batı Trakya'da İskeçe müftüsüne verilen cezayı görmüyor. Çifte standart uyguluyor. Öcalan hakkında Türk yargısındaki süreç tamamlandıktan sonra TBMM'ye getirilmeli ve gereken yapılmalıdır" şeklinde konuştu.

    PAŞALAR RESMİ GEÇİDİ VAR

    Candan, cumhurbaşkanlığı seçimine de değinirken, "Adaylar arasında paşalar resmi geçidi var" değerlendirmesini yaptı. Emekli Orgeneral Çevik Bir'in milli iradeye saygısı bulunmadığını ifade eden Candan, şu görüşleri dile getirdi:

    "54. hükümet döneminde durumdan vazife çıkarıldı, bunda da başarılı olundu. Askerlik ayrı, siyaset ayrı. Önce mahalle muhtarlığı, belediye meclisinden başlayıp halkın içine girmelidir. Anayasa değiştirilerek cumhurbaşkanını halk seçmeli. Ancak bu seçimlere yetişmez."

    FP Genel Başkan Yardımcısı Candan, YÖK Başkanlığı seçimine ilişkin bir soru üzerine de, YÖK Başkanı Prof.Dr. Kemal Gürüz'ün şansını kaybettiğini belirterek, "Gürüz, dönemini doldurdu. Gürüz ve onun gibi olanlar istirahate çekilmelidir. Gürüz değişmelidir, Cumhurbaşkanı yanlış yapmamalıdır" diye konuştu.


    Düzce il oldu

    ANKARA

    Bakanlar Kurulu 12 Kasım'da deprem felaketine uğrayan Bolu'nun Düzce ilçesinin il olmasını kararlaştırdı. Bakanlar Kurulu'nun dün yapılan toplantısında deprem yaralarının sarılması amacıyla, Bolu'ya bağlı Düzce ilçesinin il, Kaynaşlı ve Derince beldelerinin de ilçe yapılmasına karar verdi. Bakanlar Kurulu, 17 Ağustos depreminden en fazla etkilenen yerleşim yerlerinin başında gelen Gölcük için de özel bir şehircilik tasarımı gerçekleştirilmesini kararlaştırdı.


    Çağlar'ın ifadesi İstanbul'da

    BURSA

    İnterbank'tan çeşitli şirketler adına krediler alıp bunları virman yoluyla kendi hesaplarına geçirdiği iddiasıyla Şişli 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nce hakkında dava açılan işadamı Cavit Çağlar'ın, talimatla alınan ifadesi İstanbul'a gönderildi. Cavit Çağlar, Avukatı Doğan Arar ile geldiği Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nde ifade verdi. Çağlar'ın hakkındaki iddiaları kabul etmediği öğrenilen ifadesi, Şişli 8. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.


    UNICE'den Türkiye'nin AB adaylığına tam destek

    İSTANBUL

    Avrupa Sanayi ve İşverenler Konfederasyonları Birliği (UNICE) başkanlarının Helsinki'de yaptıkları toplantıda, Türkiye'nin, Avrupa Birliği (AB) üyeliği adaylığına tam destek verildi. TÜSİAD'dan yapılan açıklamada, toplantıda Türkiye'yi TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erkut Yücaoğlu, Başkan Yardımcısı Aldo Kaslowski ve AB Temsilcisi Bahadır Kaleağası'nın temsil ettiği belirtildi. UNICE başkanlarının AB Helsinki Zirvesi öncesi Avrupa Birliği'nin genişlemesi konusunda ortak bir bildiri yayınladığı vurgulanan açıklamada, bildiride, Türkiye'ye tam üyeliğe aday ülke statüsünün verilmesi gerektiği kaydedildi.


    Lavabocu DSP!

    ANKARA

    Milletvekillerinin çalışma odalarının bulunduğu Halkla İlişkiler binalarında görev yapan danışmanların, bu binadaki lavabolarda abdest almalarına DSP milletvekillerinin tepki göstermesiyle yaşanan "TBMM'de abdest skandalı", FP'li milletvekillerini harekete geçirdi.

    Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, DSP'li milletvekillerini sert dille eleştirerek, "DSP'liler bu kadar küçüldü mü? Bir insanın lavaboda ne yapacağı ve nasıl davranacağı tamamen medeni ihtiyaç amaçlıdır. Kimseye zarar vermediği sürece istediği gibi davranır. Aksini söyleyecek bir kültür de ne yazık ki, şu ana kadar gelişmedi. Kişi bu gibi yerlerde ihtiyacını da giderir, temizliğine de yapar. Kaldı ki abdest almak gibi bir davranış, neden DSP'lileri bu kadar rahatsız ediyor, anlamakta güçlük çekiyorum. Yoksa DSP'liler uydurma, baskıcı ve dayatmacı tutumlarına şimdi de uydurma kültürler mi ekliyorlar?" dedi.

    TARTAN BÖYLE BİR TALİMAT VERMEZ

    FP'li Şahin, DSP Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan ile FP Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün'ün danışmanı Bahattin Sungur arasında önceki gün yaşanan ve "abdest skandalı"nın gün yüzüne çıkmasına neden olan sözlü sataşma sırasında, Atahan'ın, "Meclis İdare Amiri Hakan Tartan'a konuyu ilettim. Kendisi de lavabolarda abdest alınmasını yasakladı" şeklindeki ifadesinin de gerçeğe dayanmadığını belirterek, "Bu olayın karar mercii Hakan Tartan değildir. Meclis İdare Amirliği'nden Sayın Tartan'ın görev alanı milletvekili lojmanlarıdır. Aksi halde olayın yaşandığı Halkla İlişkiler binası ile ilgili bir kural koyması söz konusu olamaz" dedi.

    KONU TBMM BAŞKANLIĞI'NA GÖTÜRÜLECEK

    Şahin, değerlendirmesinde, bu gibi şikayet ve olayların artması halinde konuyu TBMM Başkanlığı'na götüreceklerini de belirterek, "Şu anda sadece bireysel sataşma ve tacizler var. Şikayetlerin daha da artması halinde biz de gereken mercilere şikayette bulunmaktan geri kalmayacağız. Bu merci de TBMM Başkanlığı'dır. Ancak şimdilik konuyu FP'li İdare Amiri Osman Pepe'ye iletmekle yetineceğiz. DSP'liler de kendi kendilerine kural koymaktan vazgeçsinler diye bekleyeceğiz. Bu davranışlarına anlam vermek mümkün değil. Bir kişinin abdest almasından rahatsızlık duyacak kadar küçüldüklerini düşünmek bile istemiyorum" diye konuştu.

    İÇTÜZÜKTE YASAĞIN YERİ YOK

    Bu arada, dünkü sayımızda, "Meclis'te DSP'li terörü" başlığı ile yayınlanan haberimizden sonra FP milletvekili danışmanlarından çok sayıda telefon geldi. Milletvekili danışmanları, "Bugüne kadar çok sayıda bu tür sataşmalarla karşılaştık. DSP'li milletvekilleri sürekli bize sataşıyor ve lavabolarda abdest almamamız konusunda tacizde bulunuyorlar. Konuyu araştırdığımızda, Meclis İçtüzüğü'nde, 'Lavabolarda abdest alınmaz' diye bir maddeye rastlamadık" dediler.

    DSP TERÖRÜNE BİR ÖRNEK DAHA

    Öte yandan; Ankara büromuzu arayan FP Malatya Milletvekili Yaşar Canbay'ın danışmanı Murat Gerede de, geçtiğimiz günlerde kendisinin başından da böyle bir olay geçtiğini belirterek; "DSP'li milletvekilleri bu tutumlarını her zaman sergiliyorlar. Hatta Meclis'te kadrolu çalışan memurlar bile DSP'li milletvekilleri yüzünden abdest almaktan çekiniyor. İşten el çektirilmelerinden bile korkuyorlar" dedi. Murat Gerede, geçtiğimiz hafta içinde DSP İstanbul Milletvekili A.Ziya Aktaş ile aralarında yine benzer bir abdest skandalı diyaloğu geçtiğini belirterek, "Cuma günü olduğu için mescit abdest alma yerleri kalabalıktı. Ben de zamandan kazanmak için lavaboyu kullanmayı tercih ettim. Abdest almaya başladığımda DSP Milletvekili Ziya Aktaş bana, 'Burada niye abdest alıyorsun? Buraları kirletiyorsun' dedi. Ben de 'Zaten abdest alıyorum. Bunun kirliliği nerede? Herkes elini yüzünü yıkıyor. O zaman buralar kirlenmiyor da şimdi mi kirleniyor?' dedim. Milletvekili bu kez, 'Ayaklarınızı yıkıyorsunuz. Onun için kirleniyor' dedi. Ben de, 'Abdest almamıza bile tahammülünüz yok. Bu nasıl demokratlık?' dedim. Daha sonra bana, sert bir üslupla 'Sen ne iş yapıyorsun?' dedi. Ben de "Danışmanım' dedim. Ancak kadrolu bir memur olsaydım sanırım işten el çektirme gibi bir girişimde bulunabilirdi. Çünkü DSP'li milletvekilleri yüzünden hiçbir kadrolu memur abdest alamıyor ve çekiniyorlar" diye konuştu.


    DTP: Ek vergi evlere şenlik!

    ANKARA

    DTP Genel Başkan Vekili İsmet Sezgin, "Bir gecede ek vergi yasası çıkarıldığını" belirterek, "Evlere şenlik, adeta depremzedeyi istismar veya IMF direktiflerine uyma yasası" dedi.

    DTP Genel İdare Kurulu, İsmet Sezgin başkanlığında, parti Genel Merkezi'nde toplandı. Sezgin, yaptığı konuşmada, ek vergiye ilişkin yasa çıkarılırken depremin bahane edildiğini, ekonomide yaşanan depremin örtülmeye çalışıldığını ifade etti. Sezgin, "Bu yasa ülkeyi yönetemeyenlerin, ülkeyi iflasa götürdüklerinin gerçek belgesidir. Bir gecede çıkarılan ek vergi yasası, evlere şenlik, adeta depremzedeyi istismar veya IMF direktiflerine uyma yasasıdır" diye konuştu.

    Sezgin, demokrasinin şeffaflık olduğunu belirterek, IMF'ye verilen niyet mektubunun açıklanmasını istedi. Bu mektubun açıklaması ile toplumsal faturanın yükünün işçiye, memura, ücretliye ödettirileceğini kaydeden İsmet Sezgin, "Kendisi deprem olan bu son vergi yasası ile iktidar, kaynak diye, en son milletin elindeki cep telefonlarına varıncaya kadar saldırmıştır" dedi.


    ANAP'ta 13 il feshedildi

    ANKARA

    ANAP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK), 13 il teşkilatının feshedilmesini kararlaştırdı. ANAP MKYK, Genel Başkan Mesut Yılmaz'ın başkanlığında yaklaşık 5 saat süren bir toplantı yaptı.

    Toplantıda, tüzük değişikliklerinin onaylandığı ve bu çerçevede, 13 ilin feshedilmesinin kararlaştırıldığı bildirildi. Buna göre, Bingöl, Tunceli, Kars, Ardahan, Ağrı, Tokat, Niğde, Kilis, Çankırı, Çorum, Karaman, Kayseri ve Antalya il teşkilatları feshedildi.

    Bu arada Yozgat Milletvekili Lütfullah Kayalar'ın fesih kararlarını imzalamadığı öğrenildi.

    ANAP yönetimi, daha önce il ve ilçe teşkilatlarının yönetim kurulları sayısının azaltılmasını kararlaştırmış, bu çerçevede il yönetimlerinin istifası istenmişti. Bu karara direnen il yönetimlerinin ise feshedilmesine karar verilmişti.

    APO'NUN İDAMI

    Toplantıda, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın, Abdullah Öcalan'ın idama mahkum edilmesinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği karar sonrası yaşanan gelişmeler hakkında bilgi verdiği öğrenildi.

    Yılmaz'ın, konunun liderler zirvesinde ele alındığını ve Hükümet ortaklarının, sanık avukatlarının Yargıtay'a yaptıkları 'tashihi karar' başvurusunun sonucunun beklenilmesinin kararlaştırıldığı görüşü benimsemediği öğrenildi.

    Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün de liderler zirvesinde, Öcalan'ın avukatlarının TBMM'nin idam kararı vermesi durumunda, Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak kararın iptalini isteme hakları bulunduğunu söylediği kaydedildi.

    Toplantıda, Turgut Yılmaz'ın Genel Başkan Mesut Yılmaz'a daha önce söylediği 'Konu Meclis'e gelirse idam kararı yönünde oy kullanırım' sözünü hatırlattığı, Genel Başkan Yılmaz'ın da bu yöndeki görüşlerini koruduğunu söylediği ifade edildi.

    ÇEÇENİSTAN

    MKYK toplantısında bazı üyelerin, hükümetin Çeçenistan konusunda izlediği politikayı eleştirdikleri kaydedildi.


    BBP: Nükleer santral şart

    ANKARA

    Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hanefi Çelik, nükleer santrallara karşı çıkanların 'dünyadaki petrol tröstleri' olduğunu belirterek, 'Ekonomik olarak borç içinde olan ülkemizin hem ekonomisini düzeltmenin hem de dışa bağımlılıktan kurtarmanın yolu nükleer santrallardır' dedi. Hanefi Çelik, düzenlediği basın toplantısında, enerjiye yönelik yapılan planların ve yatırımların yanlış yapıldığını belirterek, 'Biz fakir değil, zengin insanların yaşadığı ülke durumuna gelmek istiyorsak, imkanlarımızı en iyi ve en verimli kullanmak zorundayız' görüşünü dile getirdi. Doğalgaz ve elektrik kesintilerinin yanlış planlamanın sinyalleri olduğunu belirten Çelik, bu tutumun devam etmesi halinde Türkiye'nin elektriksiz ve gazsız kalmasının kaçınılmaz olduğunu bildirdi.


    CHP: Hükümet dargelirlileri daha da ezdi

    ANKARA

    CHP Genel Saymanı Nihat Matkap, KDV oranlarının artırılmasını eleştirerek, 'Zaten yüksek olan KDV oranlarına bir defa daha zam yapan hükümet, büyük geçim sıkıntısı çeken işçi, memur, esnaf ve emeklileri daha da ezmiştir' dedi.

    Matkap, yaptığı yazılı açıklamada, KDV oranlarındaki artışın halkın kullandığı mal ve hizmetlerin fiyatına otomatik olarak yansıyacağını belirtti. Memur ve emekli ücretlerine yüzde 15'lik artışın karşısında mal ve hizmetlere yapılan sürekli zammı 'insafsızca' diye değerlendiren Matkap, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: 'Neredeyse her gün akaryakıta gelen zamlar ve KDV oranlarındaki artışlar iğneden ipliğe tüm malların fiyatlarının artışına sebep olacaktır. KDV oranlarındaki artış faturasız, fişsiz alışverişi daha da teşvik edecek, hükümet KDV yanında, gelir ve kurumlar vergisinin de daha çok kaçırılmasına fırsat verecektir."


    DYP: Vatandaşın sabrını zorluyorlar

    ANKARA

    DYP Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Söylemez, kamuoyunda 'deprem vergisi' olarak adlandırılan ek vergi yasasının iptali için Anayasa Mahkemesi'ne yapacakları başvurunun metnini Pazartesi günü milletvekillerinin imzasına açacaklarını bildirdi. Ufuk Söylemez, DYP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, ek vergi yasasını ve zamları eleştirdi. Söylemez, 17 Ağustos ve 12 Kasım'da meydana gelen depremlerin yanı sıra ekonomide de deprem yaşandığını kaydederek, 'vatandaşların zam sağanağı altında inim inim inletildiğini' söyledi. Türk ekonomisinin küçüldüğünü ve daraldığını anlatan Ufuk Söylemez, bir gecede çıkarılan ek vergi yasasıyla sanayicinin, işçinin, memurun, köylünün, üreticinin sabrının ve tahammülünün zorlandığını kaydetti. Söylemez, bu vergi yasasıyla adeta bir 'mali gasp' yaşandığını ifade ederek, Anayasa Mahkemesi'ne yürütmeyi durdurma ve yasanın iptali için başvuracaklarını bildirdi. Söylemez, Anayasa Mahkemesi'ne başvuru metnini 6 Aralık Pazartesi günü Meclis'te milletvekillerinin imzasına açacaklarını söyledi.


    Usulsüzlüğe DSP kılıfı

    ANKARA

    Fiskobirlik'in, ürün destekleme kapsamı dışında, 1987 yılı fındık ürünlerinin bedellerini ödemek için özel bankalardan kullandığı ve bugüne kadar ödenmediği için faizleriyle birlikte 250 trilyon lirayı bulan özel banka borçlarının ödenmesi için imdadına Meclis Plan Bütçe Komisyonu yetişti. Kurumun içinde bulunduğu borç batağından acilen kurtulması için DSP'li Masum Türker ve Ramis Savaş tarafından komisyona, "Devlet nam ve hesabına ürün alım yapan birliklerle ilgili görevlendirme kararnamelerinde değişiklik yapılmasına" ilişkin değişiklik önerilerek, "Fiskobirlik'in 1989 yılı fındık alımlarından doğan zararlarının, yapılacak inceleme sonucunda belirlenecek kısmının, hazine tarafından özel tertip devlet tahvili ihraç etmek sureti ile karşılanması" kararlaştırıldı.


    MHP'li Başkan'a Yazıcıoğlu sahip çıktı

    ANKARA

    MHP'li Kadın Kolları Başkanı Hediye Aktaş'ın bir grup partili ile birlikte Milli Savunma Bakanı Sebahattin Çakmakoğlu'nu ziyaretinde, "türbanlı olduğu için" nizamiye kapısından geri çevrilmesi olayına BBP lideri Yazıcıoğlu sert çıktı. MHP'nin açıklama yapmaktan kaçınmasına rağmen konuyla yakından ilgilenen Yazıcıoğlu, Akit'e yaptığı açıklamada, "Biz MHP'nin içinde bir grup veya ona karşı olan bir parti de değiliz. Ancak yaptıkları ortada. Verdikleri vaadler ve uygulamaları onların gerçek yüzlerini ortaya çıkardı. Halkımıza sesleniyorum. Kimlere oy verip iktidara getirdiklerini görsünler" dedi.

    FP: HALK ANLADI

    Konuyla ilgili tepkisini dile getiren siyasilerden FP Genel Başkan Yardımcısı Ali Gören de yaptığı açıklamada, MHP'nin bu olayla gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koyduğunu belirterek, "İşte MHP, işte seçmen. Neyi vaad edip ne yaptıkları ortada. Söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmuyor. Kendi partililerini dahi savunamıyor, kendi tabanının görüşlerini dahi desteklemiyorlar. Oysa seçim döneminde halktan böyle tutum ve davranışlar sergileyecekleri konusunda açıklama yapıp oy istememişlerdi. Bir türbanlı kadının bir bakanı hem de kendi partisinden bir bakanı makamında ziyaret etmesini engelleyen bir kanun da yok" diye konuştu.


    Hakaretin yolu açıldı

    İSTANBUL

    işte laikçi hukukçuların gerçek yüzü; RP Rize eski Milletvekili Şevki Yılmaz, Gaziantep'te kurban keserek genelev açan Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan'a "pezevenk" dediği için tazminat ödemeye mahkum edilirken, Cumhuriyet Gazetesi Genel Koordinatörü Hikmet Çetinkaya'nın Yılmaz'a yönelik "pezevenk sensin", "soytarı", "Kan içici", "Yobaz", "kahbe" ve "Dürzü" gibi ağır hakaretleri "eleştiri" olarak kabul edilmesi tuzun da koktuğunu gösterdi.

    Konu ile ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz hukukçular, kararın ideolojik olduğunu belirterek hakaretin önünün açıldığına dikkat çektiler.

    İMZA SAHİPLERİ KARARIN ALTINDA KALIRLAR

    Avukat Hüsnü Tuna, 28 Şubat süreciyle irlikte karargahlardan birifing alan yargıçların çoğunluğunun hukuk adamı sıfatlarından sıyrıldıklarını ifade ederek, "Bu kararı verenlerin kendileri de bu hakaretler karşı karşıya kalabilirler. Bunlar bu kararın altında kalırlar. Çünkü bu karar hukuki değil siyasidir. Yarın bir gün vatandaşlar bu kararın altına imza atan yargıçlar için aynı ifadeleri kullanırlarsa yine olay eleştiri sınırları içerisinde değerlendirilecek mi? Kesinlikle hayır. Bu kararı verenleri gerçek hukuk adamı olduğu kanaatinde değilim" diye konuştu.

    HAKARETİN ÖNÜ AÇILDI

    Avukat Zeyit Aslan ise İstanbul 3. Asliye hukuk Mahkemesi'nde Hikmet Çetinkaya aleyhine açılan davanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda onaylanmasıyla hakaretin önünün açıldığına dikkat çekti. Aslan, "Bu karar insanların birbirlerine hakaret etmesinin önünü açtı anlamına geliyor. Bu tamamıyla ideolojik bir karardır. Aynı ifadelerden dolayı Yılmaz, aleyhinde açılan davalarda tazminat ödemeye mahkum edilirken, başkasının yaptığı daha ağır hakaretlerin eleştiri şeklinde değerlendirilmesi hukukçuların ideolojik kararlar verdiğini ortaya koyuyor" dedi.

    KIDIK: İDEOLOJİK KARAR

    Rize eski Milletvekili Şevki Yılmaz'ın Avukatı Osman Kıdık da aynı mahkemelerin dindar insanların laikçilere yönelik daha hafif sözlerini bile hakaret kapsamında değerlendirerek sonuçlandırdığını belirtti. Kıdık, "Şevki Yılmaz aleyhinde açılan davaların büyük çoğunluğu jet hızıyla sonuçlanıyor. Hikmet Çetinkaya'nın müvekilime yönelik ağır hakaretlerinin gerek İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi gerekse Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından eleştiri sınırları içerisinde algılanması hukuku siyasallaştığının en güzel göstergesidir" diyerek tepkisini gösterdi.

    HAKARETİN ÖNÜ NASIL AÇILDI?

    İnsanların kişilik haklarını saldırılmasını yolunu açan kararın seyri şöyle gelişti. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya, Rize eski Milletvekili Şevki Yılmaz için "Sensin pezevenk", "Soytarı", "Kan içici" ve "Be hey Dürzü" kelimelerini dafalarca kulanarak ağır hakaretlerde bulundu. Yılmaz'ın avukatları küfürbaz Çetinkaya aleyhinde İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde maddi ve manevi tazminat davası açtılar. Söz konusu mahkeme idieoljik bir karar vererek Çetinkaya'nın Yılmaz'a hakaret ettiği gerçeğini reddetti. Bunun üzerine Yılmaz'ın avukatları davayı bir üst mahkemeye götürdüler. Hakaret davasını görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, "Sensin pezevenk", "Soytarı", "Kan içici" ve "Behey Dürzü" gibi nitelendirmelerin davacıya yönelik ağır hakaret olduğuna kanaat getirerek bozma karara verdi.

    Davayı tekrar ele alan İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi eski kararında ısrar etti. Bunu üzerine Yılmaz'ın avukatları, söz konusu davayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na götürdüler. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu , İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, "Varlığımızın teminatı cumhuriyet, demokrasi, laiklik ve sosyal adalet ilkeler ile Atatürkçülük gibi değerlerin" savunulması için bu tür eleştirilerin yapılması, sadece basın mensuplarının değil, her yurttaşın karşı gelmesi kendisi ve çocukların en doğal hakkıdır" şeklindeki kararını onayladı. Bu karar, Türk yargı sistemininde bazı yargıçların ideolojik kararlar verdiğini açık ve net bir şekilde gösterdi.


    Evren: Çevik Bir'in zamanlaması yanlış

    İSTANBUL

    7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, emekli Orgeneral Çevik Bir'in 'Cumhurbaşkanını halkın seçmesi halinde aday olabileceği' şeklindeki açıklamasını, 'yanlış zamanda yaptığını' söyledi.

    Evren, Şişli Belediyesi'ni ziyareti sırasında gazetecilerin 'Cumhurbaşkanlığı seçimi ve emekli Orgeneral Çevik Bir'in adaylığı' ile ilgili sorularını cevapladı.

    Eski cumhurbaşkanlarından birçoğunun asker kökenli olduğunu hatırlatan Evren, 'Zor olduğu için aday bulamıyorlardı, bir asker üzerinde fikir birliğine varıp onu seçiyorlardı. Şimdi öyle değil. Bir milletvekili aday seçemezlerse, seçime giderler. Ne yapar yapar aralarından birisini bulurlar' diye konuştu.

    Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili anayasa değişikliğinin gerçekleşeceğine inanmadığını belirten Evren, şöyle devam etti:

    'Meclis, kendi içinden bir cumhurbaşkanı çıkarma imkanı varken, bu imkandan mahrum olup seçime gitmeyi kabul eder mi? etmez. Nasıl edecektir? Halkın baskısıyla edecektir. Doğrusu, birçok ülkede olduğu gibi cumhurbaşkanını halkın seçmesidir. Çünkü cumhurbaşkanı gücünü halktan almalıdır.'

    'ZAMANI YANLIŞ'

    Evren, emekli Orgeneral Çevik Bir'in, 'halk seçerse cumhurbaşkanlığına aday olabileceğine' ilişkin açıklamasıyla ilgili olarak da şunları söyledi:

    'Kendisi için hata oldu. Böyle bir kişinin cumhurbaşkanı olmasını istemez miyim? İsterim elbette. Çünkü benim yanımda çalışmış, takdir ettiğim, sevdiğim bir insan ve birçok niteliklere sahip. Ama zamanı yanlış. 'Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilirse aday olur musunuz?' yok öyle bir şey ki... Olmayan bir şey için ben niye (evet) diyeyim? O zaman Meclis'te bu konuda eğilim varsa bile o eğilim ortadan kalktı. Onun için asker ile politikacı arasındaki fark o. Politikacı, 'ortada böyle bir şey yok ki niye soruyorsunuz bu soruyu?' derdi.'

    Kenan Evren, emekli orgeneral ve milletvekili Doğan Güreş'in adaylığı ile ilgili olarak 'olabilir, niye olmasın' cevabını verdi.